5 Temmuz 2019 Cuma

YEDİ(SE7EV)(1995)

Özet ve Detaylar

Yedi, seri cinayetler işleyen bir katilin peşine düşen iki polis dedektifinin hikayesini anlatıyor. Bir seri katil 7 ölümcül günahı işleyenleri kendi yöntemleriyle öldürmektedir. Yedi Ölümcül Günah, Hıristiyanlık inançlarına göre Kibir, Açgözlülük, Şehvet Düşkünlüğü,Kıskançlık, Oburluk,Yıkıcılık ve Tembellik'tir. İki polis dedektifi bu seri katilin peşindedir. Film, Amerika'da gösterime girdiği hafta 14.000.000 dolar gelir elde etmişti. Yönetmen David Fincher imzalı film,sürükleyici konusu ve oyuncuların performanslarıyla tüm dünyada gişede büyük başarı yakalamıştı. Başrollerde Brad Pitt, Morgan Freeman, Gywneth Paltrow var. En iyi kurgu dalında 1996’da ödüle aday olan film bu ödülü alamamıştı. Özellikle sürpriz ve çarpıcı finali ile şimdiden sinema tarihinde bir klasik olarak yerini aldı.



Se7en
David Fincherın yönettiği Se7en, yedi büyük günahı temsilen planladığı yedi cinayeti gerçekleştirmeye çalışan bir adamın dedektiflerce kovalanmasını konu ediniyor. Morgan FreemanBrad Pitt ve Kevin Spacey gibi oyuncuların yer aldığı film, senaryosuyla suçlu-polis klişesinden çok uzak bir yapıya sahip.
Kendinin bir seçilmiş olduğunu düşünen John Doe(Kevin Spacey) bir dizi cinayetler planlıyor. Yedi günahı temsilen yedi cinayet… Dedektif Somerset(Morgan Freeman) ve Dedektif Mills(Brad Pitt ) de ipuçlarından yola çıkarak zanlıyı yakalamaya çalışıyorlar.
Dedektif Somerset sorgulamacı yönü kuvvetli ve olayların perde arkasında yatan gerçekliklerin peşine düşen biri. Aynı zamanda ciddi ve disiplinli. Kitap okuması ve yaşının getirdiği tecrübeler onu işinde profesyonel hale getirmiş durumda. Katili anlamaya çalışıyor. Düşmanını(katili) küçümseme hatasına düşmüyor. Dedektif Mills ise; genç, dinamik, heyecanlı. Alaycı ve kibirli. Biraz da pragmatist.
Mills ve  Somerset üzerinden aynı şekilde şu tezatlık da ortaya konmuş: Somerset katilin yakalanmasının suçun ortadan kalkmasına neden olmayacağını düşünüyor. Çünkü sorun toplumda. Cinayet de bir neticeden ibaret. Mesele bataklığı kurutmak yani. Milf ise, daha sathi bir bakışla işin katilde bittiğini düşünüyor. Sebepler ona göre değil. Bütün mesele, katili bulup yakalamak.
Bu nokta önemli bir nokta ki, filmde bunun üzerine işlenen çok şey var: Suç ve cezanın felsefesi, suçu meydana getiren unsurlar, cezanın caydırıcılığı vs. Zaten filmi korku filmlerinden ayıran ya da klişeden koparan şey cinayetin kendisinden ziyade, sebepleri ve çözümleri ile ilgilenmesidir.
Tabi işin içine bir de teolojik kodlar girince, Hıristiyanlıktaki suç-günah ilişkisinin de değerlendirilmesi gerekiyor. Günah çıkarma(barışma sakramenti) meselesi bir hayli ilginç. Günahkar kişi, pişman oluyor ve bunu bir din adamına itiraf ederek arınıyor. Katil ise koyu dindar olmasına karşın, günahkarları tevbeye zorluyor. Hatta suça karşılık aynı oranda ceza; fakat merhamet yok.
İşin daha ilginci, bunca cinayet; içinde öfke, kıskançlık vs. olmasına karşın mantık çerçevesi içerisinde ifa edilebiliyor. Sorun ise şu: Nefs devreye girdiğinde, nasıl oluyor da akıl devreden çıkmıyor? Tutku ve mantık nasıl birlikte hareket edebiliyor? Eğer bu, yönetmenin gözden kaçırdığı bir nokta değilse; katil aslında insan-ı kâmil olabilir.                                                             
Katil, kâmil filan değil tabi. Böyle bir yorum zorlama olur. Katil aslında “kendini kandıran” bir insan. Zira kendini kandıran insan modeline çok uygun. İçsel telkinlerini rasyonalize ederek kendini bir yalana inandırıyor. Kendine devamlı yalan söylüyor. Böylece yalanına inanıyor. Nihayetinde ise, gerçeklik algısını kaybediyor.
Filmde dikkate değer bir diğer nokta da Mills ve eşinin çocuklarının olmaması. Şu açıdan; çocukları yok, fakat köpek besliyorlar. Bu batı toplumlarının düştüğü manevi bunalımı açıkça gösteriyor. Batı insanı, insandan uzaklaşıyor, yalnızlaşıyor. Hayvanlar insandan daha değerli bir konumda. İnsani değerler önemini yitirmiş, daha kötüsü; aile kurumu yıkılmaya yüz tutmuş.
Filmde toplumun menfi ahvali inceden inceye gösteriliyor. İnsanlar huzursuz ve kaygılı. Herkes birbirinden şikayetçi. Bunlara ek olarak sürekli yağmurlu, kasvetli ve kapalı bir hava var. Karanlık ve koyu tonlar hâkim. Yani atmosfer mevcut durumu her yönüyle yansıtıyor.
Fincher, Alian 3’te aldığı yoğun eleştirilere karşı, bu filmle iyi bir çıkış yakalamış. Zaten daha sonra yönettiği The Game ve Fight Club filmleri de bunu doğruluyor. Oyunculuklar da müthiş. Morgan Freeman ve Kevin Spacey’nin üst düzey oyunculuklarıyla filmin değerinin daha da arttığını söyleyebiliriz. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder